top of page

Aile İçinde Değişimin Zorluğu: Homeostazın Sessiz Direnci


ree

Aileler çoğu zaman kendi içlerinde oldukça düzenli çalışan bir organizmaya benzer. Her bireyin farkında olarak ya da olmayarak üstlendiği bir rol, bir ritim ve bir etkileşim biçimi vardır. Bu düzen her zaman görünür şekilde sağlıklı olmak zorunda değildir; bazen gerginlikler, sessizleşmiş duygular, ertelenmiş ihtiyaçlar ya da tekrarlayan çatışmalar bile sistemin “alışılmış işleyişi” hâline gelir.


Psikoloji literatüründe buna aile içi homeostaz denir: Ailenin, mevcut dengeyi korumak için bilinçdışı bir şekilde gösterdiği direnç.


Aile sistemi teorisinin önemli isimlerinden Minuchin, aileyi “kendi dengesini korumaya çalışan canlı bir yapı” olarak tanımlar. Bu yapı, değişimi her ne kadar gerekli görse de, bilinçdışı olarak ona direnme eğilimindedir. Çünkü değişim, alışılmış rollerin yeniden tanımlanmasını gerektirir. Aile sisteminde küçücük bir değişiklik bile – bir çocuğun büyümeye başlaması, bir bireyin ihtiyaçlarını daha açık ifade etmesi, bir ebeveynin sınır koyma biçimini değiştirmesi – tüm sistemin yeniden organize olmasını zorunlu kılar.

Bu nedenle değişim çoğu zaman yalnızca “zor” değil; aynı zamanda “rahatsız edici” gelir.


Değişim Neden Rahatsız Eder?

Ailelerde sık rastlanan şey şudur: Herkes bir şeylerin farklı olmasını ister ama kimse ilk taşı yerinden oynatmak istemez. Çünkü o taş oynadığında, geri kalan düzenin de etkilenebileceği sezilir.


Örneğin:

  • Sessiz kalan bir bireyin daha çok konuşmaya başlaması,

  • Öfkesini tutan bir kişinin duygularını göstermesi,

  • Sürekli fedakârlık yapan bir ebeveynin artık sınır koyması,

  • Ailedeki çocuklardan birinin davranış değişimine girmesi…

Hepsi, sistemde domino taşı etkisi yaratır. Bu nedenle aile, çoğu zaman farkında olmadan değişim girişimlerini “yumuşatarak,” “erteleyerek” ya da “önemsizleştirerek” yeniden eski dengeye dönmeye çalışır.

Bu direnç, kötü niyetten değil; alışılmışın verdiği güven duygusundan kaynaklanır. Değişim iyileştirici olsa bile, belirsizlik barındırdığı için kaygı uyandırır.


Çocuklar Ailenin Barometresidir

Aile sistemi değişime direnirken en duyarlı tepkiyi çoğu zaman çocuklar verir. Çocuklar, ailedeki duygusal iklimi yetişkinlerden daha hızlı fark eder ve bunu bazen davranışlarıyla ifade ederler. Bowen’ın aile sistemi yaklaşımına göre çocuklar, ailedeki gerginlikleri “duygusal üçgenler” kurarak veya davranışsal yollardan düzenlemeye çalışırlar.


Örneğin bir çocuk:

  • Bir anda daha hareketli olabilir,

  • Oyunlarında kontrol temaları artabilir,

  • Geri adım gibi görünen davranışlar sergileyebilir,

  • Yaşına göre daha bağımlı bir hâle gelebilir.

Bu davranışlar, çoğu zaman “problem” değil; aile sisteminde değişmekte olan ya da değişmesi gereken bir şeyin işareti olabilir. Çocuk, sistemdeki dengesizliği kendi üzeriyle taşır.

Fakat bu yazıda amaç, çocukları “yansıtıcı yüzey” olarak göstermek değil, ailelerin kendi içsel süreçlerine farkındalık kazandırmasına yardımcı olmaktır.


Aileler Değişmek İster Ama Değişim Zordur

Birçok aile şöyle düşünür:

“Böyle gitmesin, daha huzurlu olalım, daha düzenli iletişim kuralım.”

Fakat aynı aile, değişim başladığında şu tepkileri de gösterebilir:

  • “Biz böyle iyiydik, abartmaya gerek yok.”

  • “Sorun bizde değil, çocukta.”

  • “Şimdi bunu da mı değiştireceğiz?”

  • “Eskiden ne güzelmiş, yine o günlere dönelim.”

Bu tepkiler bilinçdışı homeostazın işaretidir. Aile değişimi istese bile, mevcut dengenin bozulması kaygı yaratır ve sistem refleks olarak kendini korur.


Değişim Bir Tehdit Değil, Büyüme Çağrısıdır

Psikodinamik yaklaşımlar, aile içindeki direnci doğal ve anlaşılır bir süreç olarak görür. Asıl hedef, bu direnci yok etmek değil; aileye fark ettirmek ve onu aşabilmesi için güvenli bir alan oluşturmaktır.


Aileler şunu bilmelidir:

  • Değişim, aileyi bozmaz.

  • Değişim, aileyi dönüştürür.

  • Dönüşüm ise çoğu zaman konfor alanının dışına çıkmayı gerektirir.

Bu süreçte yapılabilecek en değerli şey, birbirini suçlamak değil; hep birlikte aynı gemide olunduğunu hatırlamaktır. Çünkü bir ailenin içindeki küçük bir iyileşme bile tüm sisteme yayılan büyük bir rahatlama yaratır.


Peki Ne Yapılabilir?

  • Ailedeki küçük davranış değişikliklerinin neden zor geldiğini anlamaya çalışmak,

  • Evdeki duygusal tonun çocukları nasıl etkilediğini fark etmek,

  • Sınır koymak ya da duyguları ifade etmek gerektiğinde bunun tüm sistemi etkileyebileceğini bilmek,

  • Değişimin bir anda değil, küçük adımlarla geleceğini kabul etmek…

Tüm bunlar, homeostazın direncini azaltan güçlü adımlardır.


Sonuç: Aile Sistemi Canlıdır ve Canlı Olan Her Şey Değişir

Aileler bütüne ait birer ekosistemdir. İçinde sevgiyi, stresi, dayanıklılığı, kırılganlığı ve iyileşme potansiyelini aynı anda barındırır. Değişime direnç, çoğu zaman sadece “düzeni koruma” çabasıdır.

Ama bazen korunan düzen, artık kimseye iyi gelmiyordur.

Bu noktada yapılması gereken, sistemi suçlamak değil; onu anlamaktır. Çünkü anlaşılan her şey, daha kolay dönüşür. Ve aile içi değişimin en güçlü kaynağı çoğu zaman büyük adımlar değil; kimsenin fark etmediği küçük dokunuşlardır.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page